Muhalefet liderlerinin etrafında toplandığı 6’lı masadan, beklenmedik çatırtı sesleri gelmeye başladı.
DEVA ile Gelecek partileri arasında resmen kavga çıktı.
Konu şu.
Ahmet Davutoğlu, geçen sene 5 Ağustos’ta Karamollaoğlu, 23 Ağustos’ta Babacan’la görüştüğünde onlara bir teklif götürüyor ve “üç parti ilkesel bir işbirliği yapalım” diyor. Yani 6’lı ittifak içinde üçlü bir ittifak…
Davutoğlu’nun gerekçesi de şu: “CHP ve İYİ Parti ile bir arada göründükçe, AK Parti’den oy çekmek kolay değil.”
Yani ancak “Üçlü İttifak” Cumhur İttifakı’ndan oy tırtıklayabilir…
Teklife, Karamollaoğlu evet diyor ama Babacan ipe un seriyor.
Nihayet, Babacan sosyal medya hesabından noktayı koydu:
“Sayın Davutoğlu, ‘Saadet, Gelecek ve DEVA ittifak yapalım’ diye önerdi. Partinin yetkili organlarına götürdük. Başkanlık kurulunda 21’de 21 reddedildi. Bir kişi bile desteklemedi. O bizim kendimizi nasıl tanımladığımızla ilgili bir konu. İstemiyor arkadaşlarımız.”
Yani Babacan, yüksekten uçarak “biz başkayız” havasını estiriyor.
İstiskal edildiklerini görünce Gelecek Partisi Sosyal Politikalar Başkan Yardımcısı Abdulkadir Baykay, “En büyük hata sizi adam yerine koyup o teklifi götürenlerdedir.” tepkisini verdi.
Gazeteci İsmail Saymaz, gelişmeleri Ahmet Davutoğlu’na sormuş.
Davutoğlu’na göre Babacan, “kimlik” farklılığına vurgu yapıyor. İlettikleri teklifteki, vesayetin 28 Şubat türü uygulamalarıyla mücadele maddesinin, DEVA’da bir rahatsızlık meydana getirdiği imasında bulunuyor ve şöyle diyor:
“Ben onun için şaşırıyorum. Eğer kimlik diye bir argüman varsa, 28 Şubat’a karşı olan bir metnin karşı kimliği, 28 Şubatçılıktır. Ben bunu DEVA’ya yakıştırmam…”
Meselenin aslı şu.
Babacan’ın partisi, projeye göre muhafazakâr bir parti değil. Liberal takılmak istiyorlar.
Kısacası Babacan, Davutoğlu ile yan yana görünmek istemiyor.
Davutoğlu ile Babacan arasında daha partiler kurulurken var olan bilek güreşi, şimdi aleniyete döküldü.
Daha da iflah olmazlar.
6’lı masadan gelen çatırtı sesleri sadece Davutoğlu ve Babacan sürtüşmesiyle ilgili değil.
Özelleştirme ve İstanbul Sözleşmesi konularında da masadakilerin anlaşması mümkün değil.
Daha geçenlerde Kılıçdaroğlu’nun kamulaştırmadan bahsetmesi üzerine Babacan, “Başka bir genel başkana sorsanız başka bir şey diyecek. Başka genel başkana sorsanız başka bir şey söyleyecek. Cumhurbaşkanı adayı da başka bir şey söyleyecek. Böyle bir tablo vatandaştan destek alır mı? Böyle bir tablo vatandaşın güvenini oluşturabilir mi? Mümkün değil yani…” ifadelerini kullanmıştı.
Adama sormazlar mı, niye hâlâ masada oturuyorsun?
İstanbul Sözleşmesi, daha derin bir çatlak oluşturuyor.
Biliyorsunuz, Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini on gün önce reddetti. Kılıçdaroğlu, “Bu millete sözüm var. İktidar olduğumuzda, İlk 1 hafta içinde, hatta 24 saat içerisinde İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyacağız.” diye gürledi.
Babacan, Davutoğlu ve Akşener, Kılıçdaroğlu’na eşlik ettiler ve iktidara gelince İstanbul Sözleşmesi tekrar yürürlüğü girecek sözü verdiler.
Temel Karamollaoğlu ise “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini olumlu buluyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni kabul etti Türkiye. Ne oldu? Kadına şiddet 10 misli arttı. Aileyi korumadan kadına şiddeti önleyemezsiniz…” açıklamasını yaptı.
İş, adayı belirlemeye gelsin siz o zaman seyredin gümbürtüyü…
Yazıyı şöyle bitirelim. Davutoğlu birkaç gün önce “Biz olmasak Tayyip Erdoğan bir hiçti…” dedi.
Siyasette bu kadar kibirlisi bugüne kadar hiç görülmedi.
Bir hiçti de Erdoğan hala lider ve Türkiye’yi yönetiyor. Siz ise yüzde 1’lik tırmanma şeridinde afra tafra yapıyorsunuz…
Bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Görüşlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.